7 Ocak 2012 Cumartesi

taze balık deyip geçme neler anımsatır sana...



Japonlar taze balığı hep çok sevmişlerdir. Fakat japonya sahillerinde bol
 balık bulmak mümkün olmamaktadır. Balıkçılar, Japon nüfusu doyurabilmek
 için daha büyük tekneler yaptırıp daha uzaklara açılabilmişlerdir. Balık
 için uzaklara gidildikçe, geri dönmesi de daha çok vakit alır olmuştur.
 Dönüş bir – iki günden daha uzarsa, tutulan balıkların da tazeliği  kaybolmaktadır.


Japonlar tazeliği kaybolmuş balığın lezzetini sevmemişlerdir. Bu problemi
 çözebilmek için balıkçılar teknelerine soğuk hava depoları kurdurmuşlardır.
 Böylece istedikleri kadar uzağa gidip, tuttuklarını da soğuk hava deposunda  dondurulmuş olarak saklayabileceklerdi.


Ancak Japon halkı taze ile donmuş balık lezzet farkını hissedebiliyor ve  donmuş olanlara fazla para ödemek istemiyorlardı.
 Balıkçılar bu defa teknelerine balık akvaryumları yaptırdılar. Balıklar  içeride biraz fazla sıkışacaklardı, hatta, birbirlerine çarpa çarpa birazda  aptallaşacaklardı, ama yine de canlı kalabileceklerdi.


Japon halkı canlı  olmasına rağmen bu balıkların da lezzet farkını anlayabiliyorlardı.
 Hareketsiz, uyuşmuş vaziyette günlerce yol gelen balığın, canlı, diri  hareketli taze balığa göre lezzeti yine de etkilenmişti.


 Balıkçılar nasıl olacakta Japonya’ya taze lezzetli balığı  getirebileceklerdi ?
 Siz olsaydınız ne yapardınız ?
 Hedeflerinize ulaşır ulaşmaz, mesela mükemmel bir eş buldunuz veya  çok  başarılı bir firmaya girdiniz, borçları ödediniz v.s. Heyecanınız  kaybolmaya başlamaz mı? Aşırı çalışmanız gerekmiyorsa rahatlamaz mısınız?
 Lotoda büyük ikramiyeyi kazananlar parayı savurmaya başlamaz mı ?
Japonların Taze balık probleminde olduğu gibi çözüm aslında basittir.


1950′lerde L.Ron Hubbart’ın gözlemlediği üzere  “ İnsanoğlu ancak hırs
 iddiası içinde bulunursa anormal çabalar sarfeder. ”
 

Ne kadar akıllı, uzman, inatçı iseniz iyi bir problemle uğraşmaktan o kadar  zevk alırsınız.
 Problem sizi ne kadar zorluyorsa ve siz onu adım adım çözebiliyorsanız
 bundan da o derece mutluluk duyarsınız, heyecan duyarsınız ve enerji dolu,  canlı, ayakta kalırsınız.
 Japonlarda balıkları yine teknelerindeki akvaryumlarda tuttular, ancak
 içine küçük bir de köpekbalığı attılar. Bir miktar balık köpekbalığı
 tarafından yutulmuştu, ama geride kalanlar son derece hareketli ve taze  kalabilmişlerdi...

söylenecek ne çok şey var ya da hiç birşey yok...belkide ne anladıysanız o,ya daaaaaaa ne anlamak istiyorsanız o!!!hayat işte,kısaca hayat!!'bu hikayeyi yada benzerlerini seviyoruz daha okuduğumuz anda hayatımıza uygulamamız gerektiğine karar veriyoruz.buna müteakip heyecanımız bir süre daha devam ediyor ve paylaşıyoruz arkadaşlarımızla ama o bir anlık heyecanı çabuk yitiriyor ve hayat denen koşturmacaya dönüyoruz.bazen çoğu şeyi değiştirmek istiyoruz hayatımızda hatta bazen de bu değişimlere muktedir olduğumuzu dahi düşünüyoruz ama bu düşünceler kısa sürüyor ve tüm fikirlerimizi salıyoruz çayıra bekliyoruz ki biz duralım Mevlam bizim için kayıra...

işte bu noktada yine mi karamsarlığa düşüyorum yoksa derken sevdiğim bir ayetin bir kısmını anımsıyorum,size de anımsatıp işe dönmek üzere müsade istiyorum...

"Ey Rabbim!;İçimde öyle düşünceler uyandır ki, bana ve ana-babama bahşettiğin nimetler için sana hep şükreden biri olayım ve hep Senin hoşnut olacağın dürüst ve erdemli işler yapıyor olayım; ve beni, rahmetinle, dürüst ve erdemli kulların arasına sok!"



not : yazı için Tülin'e,resim için kayıp balık nemo ya:) teşekkürler...
ayet alıntısı ile ilgili Neml suresi 19.ayet in bir bölümü (Muhammed Esed meali)



11 yorum:

  1. kendini aştın!

    bilgilendirici, keyifli ve tam benlik bir yazıydı. ne denir ki, teşekkür ederim canımm

    YanıtlaSil
  2. "Problemimiz çok ve çeşitli olabilir. Ümitsiz olmayın. Onları tanıyın, kararlı olun, daha çok bilgi ve yardım desteği ile onlarla savaşın.
    Beyninize bir köpekbalığı atın ve nelere ulaşabileceğinizi o zaman görün." demişler :) Sonuna kadar katılıyorum. Güzel yazın için teşekkürlerimi ve gülücüklerimi gönderiyorum :))))

    YanıtlaSil
  3. kesinlikle bi amacı olmalı insanın.. doyumsuz olmamalı ve de..

    YanıtlaSil
  4. nini
    :))bu arada yazı stilindeki farkı farkettin mi??

    elif
    yeni yılla birlikte o köpek balığını attım beynime.tamamı gitmezse,haberleşmeye devam:))

    seyhan
    geçen yıllarda es geçtiğim bütün amaçlar 2012 nin başına patladı bakalım neler olacak???doyumsuz olmamakla ilgili ise son derece haklısın:)

    YanıtlaSil
  5. yazın da müziğin de çok güzel olmuş cnm, ellerine sağlık ;)

    YanıtlaSil
  6. Yazı çok güzeldi, ilham verci oldu benim için. Köpek balıkları çok hayatımızda sadece onları ayırt edip hayatımızı doğru değerlendirmeye açık olmak gerekiyor. Allah gönül gözümüzü hep açık etsin inşallah.

    YanıtlaSil
  7. bayıldım japonların azmine. işte budur. Sağ ol paylaşımın için ayetle bitirmen de ayrıca güzel olmuş. herşeyiyle çok beğendiğim postunu sevgiler

    YanıtlaSil
  8. bu japonlardan korkuyorum ben artık sahte yumurta bile yaptı adamlar:)

    YanıtlaSil
  9. size mail adresimi yolladim, oykunuzu bekliyorum...

    YanıtlaSil
  10. sema
    bilirsin bazen takıntı yaparım bazı parçaları...bu müziğide çok sevdim:)

    fadiş
    ilhamın bol olsun,hastaydın nasıl oldun...

    elif
    sanada gülücükler ve sevgiler...

    serpil
    sahte yumurtayı yapan çinliler sanırım ama japonların azmi kimseyle kıyaslanmaz,korkulur cidden...

    Mehtap
    alamadım mail adresini...blogger aracılığı ile gelmiş yorumunuz:((

    YanıtlaSil
  11. blogger annelerden geliyorum.. sevgiler..

    YanıtlaSil

"bâki kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş..."