21 Eylül 2012 Cuma

sayfada tadilat var :))

Merhaba Dostlar
blogum birkaç gün kardeşim diyebileceğim bir arkadaşıma emanet.tasarımda ufak tefek değişiklikler yapacak :)) değişim iyidir hele ki yeniliklere ayak uydurulursa...
Teşekkürler Serkan

ben yeniden yazana dek kalın sağlıcakla :))

19 Eylül 2012 Çarşamba

Bugün sayfada misafir var ve çok önemli diyecekleri :(

Blog dostumuz Öykümüzün sesine kulak vermeli ve bizde sesimizi onun çığlıklarına katmalıyız.Hepimizin bir süredir duyduğu bir durumdan bahsediyor ve artık iyice ciddileşen bu durum için birlikte ses verelim diyor.Bakın daha neler diyor :(


Artık sokaklarda... SARMAN TEKİR... KARABAŞ ..TARÇIN ...
DUMAN lar olmayacak..
Yururken hıc bır yerde onlara rastlayamacaksınız..
Cocuklarınız kedı kopek tanımayacak sevemeyeck.
Sokaklardakı tum hayvanlar toplanacak ve itlaf edılecek..
Onlar boyle degıl dıyorlar..
barınaklara alınacak dıyorlar ama
SORARIM SIZE ??

BUGUN HANGI BARINAK YETERLI.. ?
HER GUN BARINAKLARDAN GELEN FERYATLARA KULAKLAR NEDEN KAPALI ?
****CUNKU YETERSIZ*****
KISIN ACLIKTAN VE SOGUKTAN DONAN HAYVANLAR
YAZIN DA UST USTE SICAKTAN TELEF OLUYOR
SICAK SUSUZLUK VE AÇLIK ve PISLIKTEN TELEF OLUYOR..

YETERSIZ BARINAKLARA
HANGI HAYVANLARI ALACAKLAR SORUYORUM??????
HAYIR!
BU YASAYLA BIRLIKTE
SOKAKTAKI TUM CANLAR TOPLANACAK VE ITLAF EDILECEK
DAHA DOGRU BI TURKCEYLE ÖL DÜ RÜ LE CEK !!!!!!
EVET BU YASANIN CIKISIYLA
TUM SARMANLAR TEKIRLER BIRER BIrER TOPLANACAK KARABASLAR COMARLAR BIR BIR TOPLANACAK
VE ÖLDURULECEK
VE CIKACAK YASA HUKMUNDE EVLERDEKI HAYVANLARA DA SINIR GELIYOR
BILMEM KAC METRE KAREDE SU KADAR HAYVAN YASAR SEN IKI TANE MI BESLIYROSUN
BIRINI ALACAK UYMUYORSA ONLARA..

Bı de bılıyor musunuz sız?=
duydunuz mu hıc kedı barınagı dıye bı yer
kedılerın barınagı bıle yok
topladıklarında kedıler zavallı kopekler gıbı de degıldır
kopek ıtaaf eder ınsana guvenır ve yakalanır tıkılır kafeslerın ıcıne gonderılır ölume
pekı kedıler?
kedıler asla kabullenmez bu durumu yakalanmamak ıcın elınden gelenı yapar
ve ınanın bana gozlrımızın onunde
sahıt olacagız bu olaylara
öldurulecek kedıler sokaklarda bır bır..
ve kalmaycak
ne kedı ne kopek...

BU NASIL BI SEVGSIZLIKTIR DERSENIZ
BEN ANLAMAM
BENIM YUREGIM ALMAZ

COK KORKUNC FOTOGRAF KARELERI GELIYOR BANA
BAKTIGIMDA UYKULARIMI KACIRAN
ONLARI BURAYA ALMIYORUM
ALAMIYORUM
SIZLERE KIYAMIYORUM

AMA NE OLUR NE OLUR
DESTEK OLUN

CIKMASIN BU YASA
EGER CIKARSA..

BILIN KI BI DAHA HIC BIRIMIZIN SOKAGINDA ARTIK ÇOMARI DA OLMAYACAK..
TEKIRI DE..
SARMANI DA..
Bu yasayı çıkaranlar acaba hiç mi bir kedi ya da köpeği sevmedi, beslemedi ya da en azından gözlerinin içine bakıp da o masumiyeti göremedi? Yazık gerçekten yazık bundan sonraki nesiller tekirden, sarmandan, dumandan, çomardan habersiz büyüyecek.. Hayvanları sevmeyen korumayan insanları hiç sevemez.

BEN
DAYANAMIYORUM BU AGIRLIGA
BU SEVGISIZLIGE DAYANMIYORUM
SOKAKTA DUN MAMA VERDIGIM KEDI VE KOPEKLERE BAKARKEN GOZLERIM DOLUYOR..

NE OLUR IZIN VERMEYIN NE OLUR
NE YAPILMASI GEREKIYORSA
OZELLIKLE AVUKATLAR VARSA ARANIZDA
YA DA TANIDIKLARINIZ VARSA AVUKAT NE OLUR BU DILLERI OLMAYAN MASUMLARI KORUYALIM avukatlarımızın yapacagı bıseyelr vardır bu kanuna karsı onlar daha bı bılerek karsı koyabılır belkı
cok rıca edıyorum ne olur......


BIR DE DİN SEVMEKTIR..
KORUMAKTIR CARESIZI
CAN ALMAMAKTIR..
BEN ANLAMIYORUM..
HIC BI INSAN BASKA BI CANLININ CANINI ALAMAZ..
BU DINE INANCA AYKIRIDIR..

YAZICAM HER AN HER GUN YAZICAM BU KONUDA..
DESTEKLERINIZI BEKLIYORUM

CIKMASIN BU YASA.

...
DUYURUN BU YAZIYI

FACEBOOKLARINIZDA
TWİTTERLARINIZDA DUYURUN
KARSI DURUN LUTFEN

ÖYKÜ


Biliyorum ki bu sayfayı takip eden dostlarım yaşamıda sever yaşamayı da ve herkesin can hakkına saygı duyar.

Bu durumun sandığımız gibi olmamasını ve birlikte ses verirsek hem geçerli açıklamalara ulaşabileceğimizi hem de gerekli değişiklikler için fikrimizi beyan edebileceğimizi umuyorum.HADİ SİZ DE SESİNİZİ KATIN BU KOROYA...

11 Eylül 2012 Salı

Okula başlamak mı ???

   Dün başta blogger dostlar olmak üzere herkes de okulun ilk günü muhabbeti vardı.Heyecan,merak,korku ve hayallerle birlikte annelerin bir yandan da gurur duyuyor olduğunu sezmemek imkansızdı.Beni bile hayallere ve geçmişe götürdü bu baskın duyguları paylaşmak...Hem yavrumun hatta abartarak yavrularımın okula gittiğini hayal ettim bir an :)) hem de kendimin ve kardeşlerimin ilk gün maceralarını anımsadım ve gülümsedim doyasıya.İlkokul günlerim çok güzel,çok çok çok güzeldi.ve tabi ki bizim nesil için adı ortaokul olan sonraki yıllar...


   Hemen canımın içi öğretmenimi anımsadım.Onun hala süregelen telefon konuşmalarımızda bile sanki sıra arkadaşımmış gibi verdiği sıcaklığı ve samimiyeti...Ve arkadaşlarım...Küfürü,değil etmek nedir onu bile bilmediğimiz,aptal vaya manyak lafızlarını bile en büyük küfür kabul ettiğimiz,kalp kırdığımızda ızdırabını küçücük kalplerimizde taşıdığımız,ufacık beslenme kaplarında getirdiklerimizi paylaşarak doyduğumuz,birimiz geç kalırda azar işitirse hepimize laf gelmiş gibi içimizin burkulduğu o günlerde bizden biri düşerde dizi kanarsa bizim için çok çok vahim bir olay olmuş demekti.Ve şimdi anlıyorum ki meğer hepimizin dizi acırmış:( İnsanlar birbirinin yüreğine kanayan çentikler atmaya çabalarken nasıl özlemle ve sıcaklıkla hatırlanmasın ki okul yılları...Kardeş gibiydik sahiden,annelerimiz hepimizin teyzesi babalarımız hepimizin amcasıydı.Annelerimiz de de günümüz hastalığı belirmemişti henüz benim çocuğum daha iyi giyinsin,daha başarılı olsun,daha öne çıksın gibi takıntıları yoktu.Başarılardan hissettikleri gurur vardı elbet ama onun çocuğu,bunun kızı gibi olamadın baskılarıyla düşman edilmezdik birbirimize ve o yüzden bugün hala,aylarca selamlaşmak kısmet olmasa da her sabah birlikte kahvaltı edermiş gibi içtenlikle günaydın deriz birbirimize...Laf olsun diye değildir nasılsın diye sormalarımız,gerçekten önemseriz nasıl olduğunu kardeşimizin...Hani mahalle mektebi deyim misali yerleşmiştir ya dilimize,sahiden mahallenin okuluna giderdik o vakitler...Biz ise büyük bir mahallenin farklı köşelerinden gelmiş ve aile olmayı başarmıştık.Hatırladığım en haşarı halimiz sınıfın erkeklerinin birbirine zeytin çekirdeği fırlatmasıydı,en uzun küslüğüm ise sanırım bir ders süresi kadardı.Ne mutlu ki;internette slm, nbr gibi yarı türkçe yazışmalar yapamadığımızdan akşam resim ödevini yaparken arkadaşımıza renkli kalemlerle onu sevdiğimizi anlatan birşeyler karalar sonrada sürpriz olsun diye sırasının altına saklardık.Öğlen okula gidip akşam üstü dönerdik ama sabah da akşam da birbirimizi aradığımızda söyleyecek kayda değer şeylerimiz olurdu.Biz hayatı paylaşıyorduk ve bize en büyük katkısı meraklandırmak ve araştırmaya alıştırmak olan canımız öğretmenimiz Nurten AYDOĞAN sayesinde ise birlikte öğreniyorduk.Yaptığı ödevi yada araştırıp bulduğu birşeyi gizlemek gibi huylarımız yoktu.Üşenmez koca ansiklopedileri taşırdık okula kadar ve okurduk bir hatip gibi arkadaşlarımızda öğrensin diye...Okuma yarışlarımız vardı en büyük hırsımız ancak o kadardı :)Büyük bir bahçemiz vardı ve başımızı kaldırıp ufka baktığımızda okuduğumuz uzun bir senaryomuz,hergün başka şekillerle hikayeler türettiğimiz bulutlarımız...Maddi durumumuz yokken değilde birazcık daha bile iyi ise sıkıldığımız,arkadaşımızdan daha fazla kaleme sahip olmanın gurur verici değilde rahatsız edici olduğu ve fazla kalemlerin evde bırakıldığı...Çıkışta birlikte yürüyeceksen ve eğer ona da almaya yetmeyecekse paran çikolata yada dondurma yemekten vazgeçildiği günlerdi.Hasta olup okula gidemediğinde aklın kardeşinde kalmazdı çünkü bütün sınıf arkadaşların onun ablası yada abisiydi ya zaten.Sen okulda olsan bile diyelim ki hemen çıkamadın sınıftan ve biraz geç kaldın kardeşinin yanına gitmeye,onun sınıfına gittiğinde çok ama çok mutlu olurdun çünkü arkadaşların ona gidip birşey isteyip istemediğini soruyor olurdu sen oraya vardığında...
Arkadaşının abisi kaza yaparsa,annesi hasta olursa,dedesi vefat ederse bu acıyı paylaşırdı küçük kalbin çünkü meğerse küçük değil de çok ama çok büyükmüş o vakitler kalplerimiz...
    Okul binamız yıkılıp yeniden yapıldı.Ben henüz yeni halini göremedim.Yıkılacağını duyunca gidip son bir kez gezmek istemiştim en güzel anılarımız saklıydı o duvarlarda,en masum hallerimiz...Öğretmenlerimize ve görevli teyzelere,amcalara koşarak halimizi anlattığımız paytak yürüyüşlerimiz...İçim çok burkulmuştu ama çıkışta iki arkadaşımla buluştuk ve anladım ki o güzel anları saklayan duvarlar değil...Gelişen dünyada değişen şartlarla eğitim almaya uygun hale geldiyse ne mutlu ne de olsa biz o duvarları düşmanlıklara siper olarak saklıyoruz aramızda...
    Bir başkasının acısına gülememeyi,bir başka kalbe kanayan çentikler atamamayı ve gözlerden tüm samimiyeti okumayı birlikte öğrendiğim ebedi dostlarım size çok çok çok teşekkür ederim...İyi ki varsınız...

10 Eylül 2012 Pazartesi

En çok neyi unutuyoruz ???

   En çok neyi unutuyoruz ???
   Elbette sağlık için şükretmeyi...Sahiden sağlığını az da olsa yitirmeden ne sağlık için dua ne de sağlık için şükretmek pek gelmiyor akla :(
    Halbuki hepimiz biliyoruz ki;en kıymetli hazinemiz o.Ne para pul,ne mevkii,ne torpiller,ne şık kartvizitler ne de afilli kredi kartları hiçbir işe yaramıyor o söz konusu olduğunda...
Ben akşamları uyumadan önce sıklıkla yani yorgunluktan sızmadığım her vakit :) güzelce dua ve şükrederim o günün sağlıkla ve afiyetle tamamlanmış olmasına ama benim içinde durum aynı tabi ki özellikle sağlık sorunu yaşarsam en basit bir soğuk algınlığı dahi beni benden alır ve o muhteşem afiyetten yoksun bırakırsa daha bir anlarım kıymetini...
    Hani dedim ya para pul bile işe yaramaz diye;diyenler çıkacaktır,paran olmasa doktor da yok ilaç da diye.Tamam onda hem fikiriz ama doktor doktor gezsen de kutu kutu ilaçları içsen de o ilaç kutularıyla birlikte satın alınamıyor sağlık :((Geçtiğimiz hafta hala kırıntılarını barındırdığım bir soğuk algınlığı tıbbi adıyla üst solunum yolu enfeksiyonu atlattım.İlaç sevmeyi hiç sevmeyen ben eğer bir peri çıkıp da şu kutuların hepsini iç iyi olacaksın dese kanacak ve hemencecik yutacak kadar tiksindim hastalık halinden :(   
     Atalarımızdan kalma nadide bir lafımız vardır ya "ağrın nerde ise canın da oradadır" demişler zamanında ve ne de doğru söylemişler.Hani hep rastlarız ya ayağı kırılan der ki üstüne basmak önemli el bile olsa daha iyi...eli kırılan der ki her iş elle yapılıyor ayak olsa bari sekersin...ama işin aslı öyle değil işte.Her uzuv birbirinden kıymetli birbirinden yegane...Can sağlığı mühim olan elbette ama ayak önemli,el önemli...Her uzvun önemli ama gel gör ki ben bu sefer öyle bir tecrübe ettim ki şükür halini...Halimden size de ibretlik çıkarmak farz oldu.

     Herşey büyük nimetmiş ama hele ki ısırmak,çiğnemek,yutmak ne de büyük nimetlermiş meğer...Belki tüm organların,tüm sağlıklı hallerin için şükret dense bana,sayarım sayarım da bırakın ısırmanın çiğnemenin aklıma gelmesini belki o mucizevi dişler bile ya gelmez ya en son gelir aklıma...boğazdaki enfeksiyon fazlasıyla ateş yaptı ve tabi ki o halimi ancak antibiyotikler pakladı.Beraberinde dişetlerim komple şişti ve değil yemek yemek su içmek bile işkence haline geldi.Bunun sebebi yüksek ateşte olabilirmiş,antibiyotiklerin yan etkisi de :((Ama ben çokça şükrettim ısırmak,çiğnemek,yutmak ne de büyük nimetmiş diye iyice özümsedim.Aile dostumuz ve diş doktorumuzun önerdiği gargara derdime derman oldu sayılır ama şişlinlik azalmış olsa da sızısı devam ettiğinden halen sadece çorba ile beslenebiliyorum...ve kendimden geçtim yine,sürekli yatması gereken,sürekli sıvı ile beslenmesi gereken insanları düşünüyor ve onlar için dua ediyorum.
     Son söz belli RABBİM DERMANSIZ DERT VERMESİN...HASTA OLANA ŞİFA,HASTASI OLANA SABIR NASİP EYLESİN İNŞALLAH...

1 Eylül 2012 Cumartesi

30 da neymiş,hayattan keyif almaya devam edersen eğer...ama önce sen istemelisin...

     Merhaba dostlar,
    Özlemişim sizlere yazmayı ama babaannemin ayağı kırıldı,babam rahatsızlandı,araya ramazan ayı girdi,bayram  telaşı,fırsattan istifade bayram tatili derken aylar olmuş yazmayalı...Ama neyse ki birçoğunuzun hasretini çekmez oldum.Telefon konuşmaları,sms ler,mail ler,sanal alem sohbetleri derken yine hep bir aradaydık...
Hep yineliyorum ve yinelemekten bıkmak bir yana keyif alıyorum.Yazma hevesi ile katıldığım blog alemi bana öyle güzel dostlar kazandırdı ki eğer büyümek diye birşey varsa birlikte büyüyor birlikte tecrübe ediyoruz hayatı.Kimi zaman kırgınlıklar da yaşıyor ama esasen güzellikleri paylaşıyoruz.Çünkü sanal aleme yakışmayacak kadar gerçeğiz artık:)Seviyorum sizi canlar :)
Bu arada evini taşıyanlarınız,göç edenleriniz,yeni bebek sahibi olanlarınız,acı olaylar atlatanlarınız oldu.Yazmaya vakit ayıramadıysam da sizi takip etmeye,acı tatlı her duygunuzu paylaşmaya devam ettim.
Tam burada Haydar Ergülen in bir şiirini anımsadım 
" ...
Gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız,
Göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır
...             "

    Mesafelerin ne önemi kalır ki gönüller birbirini yakın gibi gördükçe...Babamın rahatsızlığında gün hatta saat sektirmeden arayan dostlarım oldu.Umudunuz yorgun bir kuş gibi çırpınırken bir dost eli gelip kuşa yön veriyor ve siz yalnız olmamanın güzelliğini bir kahvenin telvesine közde eklenen lezzet misali derinden  hissediyorsunuz.
   Her gün biraz daha yaş almak ve her gün biraz daha büyümek hakikaten aynı şey değilmiş.Yaşadığımız küçük büyük herşey bir yön veriyor hayatımıza...Olgunlaşmak değil de büyümek diyorum ben buna ve artık korkmuyorum ne büyümekten ne de yeni ufuklara açılmaktan...



      Yaş otuz oldu olacak...Otuza yaklaştığım son birkaç yılda;yeni bir uğraş bulma fikrine kapılırsam ya da bazı fırsatlar çıkarsa önüme;niye bilmiyorum ama birden "bizden geçti" , "bu saatten sonra mııııı" , "ne işe,ne işime yarar kiiii" gibi anlamsız olduğunu henüz kavradığım fikirlere kapılırdım.Yirmili yaşlara adım atarken ne kadar şıpsevdi isem hobiler konusunda ve ne kadar sever isem daldan dala atlamayı ve ne kadar güvenirsem aynı anda bir koltukta onlarca karpuz taşıyabileceğime...Yirmilerin ortalarında bir o kadar boşverir oldum hayata lezzet katan tüm uğraşlara,hele ki yeni birşeylerle uğraşma fikri çok uzak kalmaya başladı bana.Bu garip tutumum eminim ki birden çok yoğunlaşan iş hayatı ve çalışma saatlerinin sosyal hayatı kısıtlamasından kaynaklandı.Neyse ki merakım baki kalmıştı ve akıllı telefonların devreye girmesiyle ben artık bir google amca sever olmuştum:)) Yıllarca kitaplığın en üst rafındaki ağırca ansiklopedilerden bile araştırma yapmaya üşenmeyen ben elbette parmaklarımı oynatarak avucumun içine düşen dünyayı;daha çok öğrenmek,daha çok anlamak ve merakımı bastırabilmek için,doğru,yanlış kaynak ayrımını yaptım ve her duyduğumu her gördüğümü pervasızca araştırdım.Bu araştırma merakım ve tüm miskin zamanlarımda dahi okumaktan vazgeçmeyişim kendimi tüketmeme engel oldu galiba.ne mutlu bana...Neyse yine nerden nereye geldi laf :))
      Diyordum ki;aştım bu saçma sendrom mu kompleks mi her neyse işte onu...Anladım ki Allah ömür verdikçe daha yapacak çok şey,yaşanacak çok gün,tanınacak çok insan ve elbette öğrenecek çooooook şey var.Dostlarımla yaş kıyasım olmadı hiç.her daim her yaştan dostum olmasının keyfini yaşadım ama yaşı benden büyüklerle sohbet etmektense hep ayrı bir keyif aldım.Ve anladım ki birileri büyümekten korkmayacaksa bunlardan biri asıl ben olmalıyım :)Çünkü bu korku hayatı hızlı yaşamak isterken tam tersi yavaşlatmanızı sağlıyormuş meğer.Mesela ben senede en az 150 gün düzenli yürüyüşe başlamaya karar veririm ve hergün düzenli kahvaltı etmeye ve yapabildiklerimi yetersiz bulup daha da sağlıklı beslenmeye ve yeni bir dil öğrenmeye ve stk lara vakit ayırmaya v.s.,v.s., v.s.... hem de yıllardırrrr ama bu boşvermişlik hissi hepsinin önüne geçiyor ve siz tam bir miskine dönüşüyorsunuz ve onu mu yapsam bunu mu yapsam şunu mu yapsam derken hiçbirini yapmadan günleri tükettiğinizi farkediyorsunuz.Tükenen her günün eksilen bir takvim yaprağından fazlası olduğu muhakkak...o yüzden takvim yapraklarından giden gitti kalanlar bizimdir :))))




     Baktım olduğum yerden geriye dönmenin imkanı yok ne kadar dert edersem edeyim,bende erken kapıldığım şu sendrom halinden çıkayım bari dedim.Yeniden fotoğraf makinemi yanımda taşımaya başlayayım,yeniden hayaller kurayım (hatta olmayacağını sandıklarım için bile Türk filmi senaryoları yazayım kendimce:) ) , kimse sevmezse sevmesin ben yine mektuplar yazayım,kartlar atayım,başkalarının hayatına anlam katmaya çalışırken kendi hayatımı anlamlandırayım.Yeni insanlar tanımaktan korkmayayım yine ve onlarla hayatın bambaşka yüzlerini paylaşmaktan...
    Birlikte yaşamaya,birlikte öğrenmeye ve hayatı paylaşmaya tam gaz devam...
    Hayat çok güzel,yaşamayı bilirsen eğer...Hayaller herşeyimiz ama mucizelere hiç gerek yok.Çünkü her hayatın kendi içinde öyle çok güzelliği var ki...Rabbim dermansız dert vermesin,her sıkıntı aşılır ve her gecenin bir sabahı elbet ki vardır...

not:30 yaş la ilgili bir resim bulmak isterken internette,yine bir blogger arkadaşın sayfasında gördüm ve oradan kullandım.teşekkür ederim Turta Tadında :)takvim resmini ise bilgisayarıma daha önce yüklemişim ama sanırım onu da netten bulmuş olmalıyım :(